Özel Güvenlik Sektöründe Alan Eğitimleri

 

Özel güvenlik sektöründe eğitim denildiğinde ne yazık ki akla hemen 5188 sayılı özel güvenlik hizmetlerine dair kanun ve yönetmeliği çerçevesinde yapılmakta olan eğitimler gelmektedir.

Ne yazık ki sektörün gerçekleri bundan çok farklıdır. Bunu anlayabilmek için uluslar arası standartlara veya birçok alandaki uluslar arası uygulamalara bakmak yeterlidir.

Biraz sağduyulu, biraz objektif,  biraz da görev odaklı bakabilirsek uygulamada karşılaşılan ihtiyaçları iyi analiz etmek suretiyle de doğru sonuçlara ulaşabilmek mümkündür.

Eğitimin verimliliğe doğrudan etkisi, eminim hepimiz tarafından çok iyi bilinmektedir, peki bütün bunları bilmemize rağmen neden doğru uygulamaları yapamıyoruz? Bütün mesele buradadır. Bu yazımızda önümüzdeki engeller konusunda bir şeyler söylemeye çalışacağım.

Temel problem; maliyet kaygısıdır.

Sirkülasyonun büyük olduğu sektörümüzde hizmet şirketleri eğitime yaptıkları yatırımın karşılığını alamadan personelin işten ayrılması nedeniyle zaman içerisin de bu yatırımı sorgular hale gelmişlerdir, bunun çaresi, eğitimi azaltmak ya da yapmamak yerine sirkülasyonu azaltmaktır. Bu boyutta ki sirkülasyon sağlıklı bir eğitim politikasının uygulanabilmesini imkansız hale getirmektedir.

Bünyesinde özel güvenlik kadrolarını istihdam etmekte olan kurumlar bu anlayışı büyük ölçüde oturtabilmiş olup olabildiğince sağlıklı bir yaklaşım sergileyebilmektedirler. Bankaları bu konuda örnek gösterebiliriz. Sirkülasyon oranlarını mukayese edersek hizmet şirketlerinde ortalama sirkülasyon her zaman, yıllık % 33 ün üzerinde olmasına mukabil bankalardaki ortalama sirkülasyon yıllık % 15 in altındadır. Bu nedenledir ki bankalar kendi çalışanlarına çok daha doğru eğitim için yatırım yapabilmektedir ve olumlu sonuçlarını alabilmektedir.

Sirkülasyonu azaltabilmek için, ücret politikalarının gözden geçirilmesi dahil, yapılması gerekenlere burada girmeyeceğiz bu tamamen ayrı bir yazı konusudur.

İkinci problem; mevcut eğitim müfredatlarının iş dünyasının beklentilerini karşılayamamasıdır.

Özel güvenlik eğitim sisteminde ki aşırı merkezi ve verimsiz yapı ile iş dünyasının dinamik ve esnek yapısı arasında koordinasyon oluşamaması kaynak israfına sebep olmaktadır. Eğitim müfredatları, günlük operasyonların ihtiyaçlarından ve teknolojik gelişmelerden uzak, durağan bir içeriğe sahip olduğundan iş dünyasının talep ettiği vasıfta iş gücü yetiştirilememektedir.

Programların bu yapısı nedeniyle eğitim alan özel güvenlik görevlileri istihdam edildiğinde işyerlerinde yeniden eğitimden geçirilmek zorunda kalınmaktadır.

Görev yerlerine göre farklılıklar gösteren mesleki ihtiyaçlar aynı zamanda teknolojik yeniliklerden dolayı da hızla değişmektedir. Merkezi yapının bu değişim nedeniyle de güncel müfredat oluşturması neredeyse imkânsız hale gelmektedir.

Üçüncü problem; altyapı ve teknolojideki yetersizliklerdir.

Eğitim kurumları teknolojinin her an değişen ve ilerleyen yapısını takip etmek zorundadır. Bu durum ise alt eğitimi pahalı bir eğitim haline getirmektedir. Elektronik ve dijital bir değişimin gerçekleştiği teknoloji dünyasında, ithal ikameci bir ekonomik sistemin organize ettiği alt eğitim sistemi ile küresel pazarlara iş yapan firmalara nitelikli işgücü yetiştirilemediği görülmektedir

Dördüncü problem; eğitim ve öğretim kaynaklarının yetersizliğidir.

Eğitmeni bilgi kaynağı olarak gören mevcut sistem içerisinde özel güvenlik görevlileri, iş hayatının güncel iş yapma tekniğinden uzak, edilgen bir kişilikle mezun olmaktadır. Bu duruma yol açan, eğitmenlerin genellikle güncel sektör tecrübelerinden yoksun oluşu, diğer taraftan da işletmelerdeki usta konumundaki personelin ise eğitime aktif olarak dâhil edilememesidir Böyle bir eğitim sistemi öğrencinin girişimci özelliğini ortaya çıkaramamakta, öğrenci de kendisini geliştirme alışkanlığı ve kendi kendine öğrenme becerisi oluşamamaktadır.

Beşinci problem; alan seçiminde ve yönlendirmede yaşanan olumsuzluklardır.

Özel güvenlik görevlilerinin ilgi alanı ve yetenekleri ile mesleğin gerektirdiği özellikler arasındaki uyum, işteki başarısında etkili olan asli faktördür. Alan seçimindeki başarı, bireyin ilgisi ve yeteneğiyle işin gerektirdiği nitelikleri anlaması ve tanıması ile mümkündür. Ne yazık ki bugün, mantıklı ve tutarlı alan seçimi yerine, özel güvenlik görevlileri mevcut potansiyellerini hayal dünyasında ziyan eden tercihlere yönelmektedir. Değişimin hızı karşısında karar vermede yetersiz kalan özel güvenlik görevlilerine yönelik yönlendirme ve rehberlik hizmetlerinin etkin hale getirilmesi önem arz etmektedir.

Son, fakat en önemli problem ise; meslek standartlarının olmamasıdır.

Meslek standartları, bir mesleğin başarı ile uygulanmasında gerekli bilgi, beceri, sorumluluk, tavır ve tutumları gösteren belgeler olarak ifade edilmektedir. Diğer bir ifadeyle meslek standartları, iş gücü piyasasının koşullarını belirterek, çalışanların görev ve sorumluluklarını anlatır.

Standartların belirlenmesinin ardından oluşturulan yeterlilikler başlığı ise her bir özel güvenlik görevlisinin sahip olması gereken bilgi, beceri ve yetkinliğini gösterir.

Meslek standartları iş piyasası ile eğitim kurumları arasında önemli bir bağ kurmaktadır. Bu standartlar eğitim müfredatını oluşturma da en temel ölçütler olarak kabul edilmektedir. Yeterlilikler ise, ölçme ve değerlendirme de temel alınan belgelerdir. Oluşturulacak sistem ile meslekte faaliyet göstermek isteyen özel güvenlik görevlileri değerlendirilecek ve bireylerin ehliyetleri belgelenecektir.

Meslek standartları ve mesleki yeterliliklerin hala tam tanımlanmamış olması en büyük handikaptır. Bu alanda çalışması gereken kurumlar ise Mesleki Yeterlilik Kurumu ve TSE dir.

Bu konuda tek ayrıcalıklı uygulama alanı, hiç şüphesiz hava limanlardır. Uygulanan uluslar arası denetimle bu konuyu bir disiplin altına almıştır. Uluslararası otoritenin ciddi yaptırımları söz konusudur. Bu standartlara uyulmaz ise hiçbir yabancı uçak ülkemiz havalimanlarına inmez, bizim uçaklarımız da hiçbir ülke havalimanlarını kullanamaz. Benzer disiplini, ISPS Code sertifika düzenlemeleri sayesinde bir ölçüde deniz limanlarında da görmekteyiz.

Avrupa ülkelerinde şu anda özel güvenlik eğitimi konusunda ciddi çalışmalar/standartlar mevcut olduğunu görüyoruz; ancak bunlar arasında da (ülkeler bazında) farklı yaklaşımlar söz konusudur. Bu konuda Avrupa Birliği standartlarını referans alarak yola çıkarsak hata yapmamış oluruz.

Örnek olarak; alarm izleme merkezleri konusunda Avrupa Birliği bünyesinde oluşturulmuş olan CEN standartları üzerinde TSE de çalışmalar yapılmaktadır ( tercüme yapılıyor) Bu alanda istihdam edilen personelin eğitimi/yeterliliklerine ilişkin olarak bu çalışmadan yararlanılabileceğini değerlendiriyorum.

Zaman kazanmak ve bir an önce yol alabilmek maksadıyla; ön görmekte olduğumuz sistemin pilot uygulaması, ‘’Spor Tesisleri Güvenliği’’ başlığı altında, 6222 sayılı spor müsabakalarında şiddet ve düzensizliğin önlenmesi yasası çerçevesinde yapılan çalışmalar ile eş zamanlı olarak yapılabilir ve müteakip uygulamalar için tecrübe oluşturulabilir.

Özel güvenlik sektörünün alt alan eğitimleri konusunda yapılması gerekenleri toparlarsak;

a.Güvenlik eğitimlerinin geliştirilmesi çalışmalarını yürütmek üzere destek alınan Hacettepe Üniversitesi akademisyenlerine ilave olarak, Mesleki Yeterlilik Kurumu ve TSE nin devreye sokulması uygun çözümler için önemlidir.

b.Cari yasal mevzuatta düzenleme yapılarak özel güvenlik alt alanlarının tanımlanması ile bu konudaki uygulamaların düzenlenmesi (yaptırımlar dahil), çalışmaların alt yapısını oluşturabilmek için zaruridir.

c.Yukarıda belirtilen adımlar izlenerek, alt alan eğitim müfredatlarının belirlenmesi(sertifika programları) ve bu eğitimlerin özel güvenlik görevlilerinin çalışma hayatındaki yerlerinin çok açık olarak tanımlanması kaçınılmazdır.

d.Alt alan eğitimleri için özel güvenlik eğitim kurumları yeniden yetkilendirilmeli ve belirlenecek yeni kriterlere göre yeniden ruhsat verilmeli, ancak sistemin denetimi ile sınavlar ve sertifikasyon diğer eğitimler de olduğu gibi Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından yapılmalıdır.

Eğitim sisteminde yapılacak bu düzenlemelerin ardından;

1- Uygulanan eğitimlerin niteliği artacak,

2- Müfredat ile sektörlerin beklenti ve ihtiyaçları arasındaki uyumsuzluk azaltılacak,

3- Piyasanın ihtiyaç duyduğu nitelikte eleman yetiştirilmesi sağlanmış olacak,

4- Eğitimcilerin sektör ile olan ilişkileri güçlenecek,

5 -En önemlisi de özel güvenlik gerçekten bir meslek haline gelecektir.